İncirli Lions Kulübü olarak bu yıl 16. vereceğimiz “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” nü alacak kişiler ve ödül töreni günü belirleme çalışmalarımız sona ermiştir.
Bu yıl verilecek Ödül için;
- Sayın Can KAPYALI’yı öneren Bosfor Lions Kulübü Dönem Başkanı Sayın Lizet BEHAR’a ve kulüp üyelerine,
- Sayın Nazan MOROĞLU’nu öneren Fatih Kıztaşı Lions Kulübü Dönem Başkanı Sayın Suna TUNGA’ya ve kulüp üyelerine,
- Sayın Fazıl SAY’ı öneren Kültür ve Sanat Komite Başkanı Sayın Gülsen YAVUZKAL’a ve Mavi Haliç Kulübü üyelerine,
Görüş ve önerileri ile aday tespit çalışmalarımıza ışık tutan,
- Yeşilyurt Lions Kulübü Dönem Başkanı Sayın Candan TOKTÜRK ve
- 2004 – 2005 Dönemi Genel Yönetmeni Sayın Sedat TOKTÜRK’e
Katılımları ve verdikleri destek için sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
Önerilen adaylar, kulübümüzün Yönetmeliği çerçevesinde “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü Komitesi” tarafından incelenerek, uygun olanlar Kulüp Yönetim Kuruluna bildirilmiştir.
Kulübümüz üyeleri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda;
16. Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülünü;
- Eğitim alanında T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi kurucusu ve Onursal Başkanı Sayın Fahamettin AKINGÜÇ’e,
- Sanat alanında sanatçı Sayın Müjdat GEZEN’e
verilmesi kararı alınmıştır.
Ödül Töreni; Türk Lionsunun kurucusu F. Kerim GÖKAY’ın doğum günü olan 10 Ocak 2012 Salı günü saat 18:00 - 20:30 saatleri arasında Kültür Üniversitesi Ataköy Kampüsü’nde yapılacak olup program ayrıntıları daha sonra ayrıca duyurulacaktır.
Bu önemle günümüze katılımınız, bizi onurlandıracak ve gücümüze güç katacaktır.
En derin Lions sevgi ve saygılarımla.
Tonay GÜLLÜOĞLU
İncirli Lions Kulübü
2011 – 2012 Dönem Başkanı
- - - - - - - - - - - - - - -
2011 - 2012 Döneminde, ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYE HİZMET ÖDÜLÜ'nün bu yıl 16'ncısı verilecektir. Yönetmelik çerçevesinde önerilen 6 adayın, değerlendirme ölçütlerine uygun olduğu görülmüş ve ödülün 'eğitim' dalında Fahamettin AKINGÜÇ'e, 'sanat' dalında ise Müjdat GEZEN'e verilmesi kararlaştırılmıştır.
İnş. Yük. Müh. Fahamettin AKINGÜÇ (*)
İnş. Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç, 8 Ocak 1926 yılında İstanbul’da doğmuş, ilk, orta ve lise öğrenimini Eskişehir’de tamamlamış ve 1943 yılında Yüksek Mühendis Okulu’na girmiş, öğrenimi sırasında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüşen okulun İnşaat Fakültesi’ni 1950 yılında bitirmiş ve askerlik hizmetini tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Proje ve İnşaat Dairesi’nde mühendis ve büro şefi olarak iki yıl çalışmıştır. Daha sonra kendi firmasını kurarak 1960 yılına kadar inşaat sektöründe çok sayıda tesisin müteahhitlik işlerini yapmıştır.
1960 yılında İstanbul’da, dönemin eğitim alanında kurulan ilk özel okullarından olan Kültür Koleji’ni kurarak öğretime açmış ve bundan sonraki tüm yaşamını yalnızca eğitim sektöründe geçirmiştir.
Fahamettin Akıngüç, İTÜ’de aldığı mühendislik formasyonunun, eğitim sektöründe başarılı bir şekilde kullanılabileceğinin örneğini vermiş, eğitim sektörüne özel girişimin yenilik ve dinamizmini de getirerek, mühendislik terimleri ile kendi okullarındaki “öğrenci malzemesi” nin çağdaş insan olarak yetiştirilmesi için “öğrenci odaklı” bireysel planlama ve uygulamaları ile ön plana çıkmıştır.
1980 sonrasında mevcut Kültür Koleji’ne ilaveten Kültür 2000 Koleji’ni, daha sonra 2 İlköğretim Okulu, 2 Lise, 1 Fen Lisesi ve 6 Ana Okulunu kurarak Kültür Okulları Topluluğu’nu oluşturmuştur. 1989 yılında, ailesi ile birlikte Kültür Koleji Eğitim Vakfı’nı (KEV) kurarak, İstanbul Kültür Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarını başlatmış ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin hamiliğinde, 15 Temmuz 1997 tarihinde İstanbul Kültür Üniversitesi kurulmuş 2009 yılına kadar Mütevelli Hayat Başkanlığını yürütmüş ve bu tarihte görevi Dr.Bahar Akıngüç Günver'e devretmiştir. Halen bu üniversitenin Mütevelli Heyeti Onursal Başkanlığını yapmaktadır.
Fahamettin Akıngüç’ ün, eğitim sektörünün sorunlarının çözümüne ve uygulamalara, bir mühendis sistematiği ile yaklaşarak gerçekleştirdiği yenilikleri ve ilkleri şöyle özetlemek mümkündür:
Akıngüç eğitim faaliyetlerinin temel felsefesi olarak öğrenci odaklı bir eğitim uygulaması başlatmış; eğitimi, her öğrencinin bireysel özelliklerine göre planlanması gereken bir değişim süreci olarak ele alıp okullarındaki eğitim uygulamalarını bu doğrultuda yönlendirmiş ve geliştirmiştir.
Eğitim alanında ilk defa öğrencilere “rehberlik” hizmeti verilmesi uygulamasını başlatmış, yine eğitim sektöründe ilk defa okul içinde psikologlar istihdam ederek, öğrencilerin gelişme durumlarını, sorunlarını, bilimsel olarak izletmiş, bu konularda velilere periyodik rapor gönderme sistemini uygulamaya koymuştur. Eğitimin başarısında öğretmenin oynadığı kilit rolü dikkate alarak, okullarındaki öğretmenleri, öğretmenlik uygulamalarındaki görgü ve bilgilerini arttırmaları için planlı bir şekilde yurt dışında gruplar halinde eğitim programlarına göndermiştir. Öğretmenlerin ve idari görevdeki personelin kendilerini geliştirmeleri için okulları bünyesinde bir “Geliştirme Merkezi” kurmuş ve tüm eğitim yılı boyunca üniversitelerin değişik bölümlerinden akademisyenlerin burada kurs ve seminer yapmasını sağlamıştır.
Eğitim faaliyetlerinin diğer önemli bir öğesinin eğitim malzemesi olduğu inancı ile önce ilkokullara dönük olarak “Ünitelerle Beşyıl” isimli bir dergiyi yıllarca yayınlamış, buna ek olarak hala yayınlanmakta olan ve her düzeydeki eğitimcinin yazı yazdığı “Yaşadıkça Eğitim” isimli dergiyi yaşama geçirmiştir.
Eğitim sektöründeki bu yenilikçi ve öncü faaliyetlerinin devamı olarak, ülkemizdeki özel eğitim kurumlarını bir çatı altında toplama çalışmalarını başlatmış ve uzun yıllar Özel Okullar Derneği Başkanlığı görevini yürütmüştür. Bütün bu çalışmalar süresince, özel okulların eğitim standartlarının yükseltilmesi ve uygulamaların kurumlaştırılmasını hedefleyerek Milli Eğitim Bakanlığı ile her kademede ortak çalışmalar başlatmıştır. Eğitim alanında dünyadaki gelişmeleri izlemek için, hemen tüm gelişmiş ülkelerdeki eğitim sistemlerini incelemek için ilk ve orta öğretim kurumlarını kişisel olarak veya okullarındaki eğitim yöneticileri ile sık sık ziyaret ederek, sanat uygulamalarından öğrenci organizasyonlarına, öğrenciyi geliştirecek zihinsel ve sportif uygulamalardan yabancı dil öğretimine kadar gördükleri yenilikleri okullarına aktarmaya çalışmıştır.
Bir İTÜ mezunu olarak, eğitim sektöründeki elli yıla yaklaşan çalışmaları nedeniyle, milli eğitim camiasında “eğitim duayeni” olarak tanınmaktadır. Nitekim Türkiye İş Bankası, 2007 yılında “Eğitim Mühendisi – Fahamettin Akıngüç Kitabı” adı altında Akıngüç’ün hayat hikayesini anlatan bir kitap yayınlamış bulunmaktadır.
Fahamettin Akıngüç İTÜ Rektörlüğü tarafından mezuniyette 50. yılını doldurmuş olması nedeniyle 2000 yılında anı plaketini almıştır. Ayrıca , İTÜ Ayazağa yerleşkesinde yapılmakta olan öğrenci yurtlarına yaptıkları katkılar nedeniyle 2008 yılında “Gümüş Arı 2008” ödülünü almıştır.
Fahamettin Akıngüç, mühendislik formasyonunu eğitim sektöründe kullanarak başarılı örnekler vermiş, tüm yaşamını eğitime adayarak Türk toplumuna binlerce değerli genç yetiştirmiştir.
(*) http://www.iku.edu.tr/TR/text_version/icerik.php?kategoriNo=283369&r=1&p=1&c=1 adresinden alınmıştır.
Müjdat GEZEN (**)
Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, şair, yazar, oyun yazarı. Türk tiyatro ve sinema tarihine çeyrek asırlık sanat geçmişiyle hizmet etmiş olan Gezen, mizah ve güldürü türünde akla gelen ilk isimlerden biridir. Özellikle "Azmi" ve "Darbukatör Baryam" tiplemeleriyle hafızalara kazınan usta oyuncu, devlet ya da herhangi bir kurumdan yardım almaksızın, tamamen kişisel birikimleriyle kurduğu, ücretsiz hizmet veren Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve yine kendi adını taşıyan tiyatroyla, Türkiye'deki gösteri sanatlarının gelişimine ve yeni yeteneklerin ortaya çıkmasına büyük katkı sağlamaktadır.
Müjdat Gezen, 29 Ekim 1943 tarihinde İstanbul'un Fatih semtinde, eski TRT müzisyenlerinden Necdet Gezen ile Macide Hanım'ın oğlu olarak dünyaya geldi. Oyunculuk yeteneğinin farkına varan ilkokul öğretmeninin zoruyla ilk defa 1953 yılında, "Küçük Çiftçiler" adlı bir ilkokul piyesiyle sahnelere adım attı. Sanatın diğer dallarıyla da alakalı olan küçük oyuncunun yazdığı şiirler de, aynı yıl Doğan Kardeş adlı çocuk dergisinde yayımlandı. İlerleyen yıllarda, İstanbul Radyosu bünyesinde kurulmuş olan Çocuk Kulübü korosuna katılarak, şarkı söylemeye başladı.
Eğitim hayatına başladığı Hırka-ı Şerif İlkokulu'ndan mezun olduktan sonra orta öğrenimine Karagümrük Ortaokulu'nda devam eden Gezen, ikinci sınıfta ardarda iki defa kalınca, babası tarafından birçok sosyal faaliyetten men edildi. Gezen'in en ağırına gidense, konulan tiyatro yasağı olmuştu. Çünkü o dönemlerde, bir yandan amatör tiyatro topluluklarına katılıyor ve çeşitli oyunlarda rol alıyordu. Bu cezaya razı gelmek istemeyen küçük Gezen'le bir anlaşma yapan baba Necdet Bey, okulu daha fazla fire vermeden bitirmesi durumunda, kendi eliyle onu tiyatroya yazdıracağı sözünü verdi oğluna.
Ortaokulun arından lise öğrenimi için, dönemin birçok ünlüsüne eğitim vermiş ve Türkiye'de ilk defa ders dilini Türkçeye çevirmiş okul olan Vefa Lisesi'ne giden Gezen, Uğur Dündar ve Kemal Sunal ile burada tanıştı ve arkadaşlıkları uzun yıllar boyunca devam etti. 1959 yılında, 16 yaşındayken, sahne sanatlarına duyduğu ilgiyi ve yeteneğini görmezden gelmeyen ve anlaşmaları uyarınca sözünü tutan babası Necdet Bey, onu İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'na yazdırdı ve arkadaşı olan sahne amiri Kemal Tözem'e emanet etti. Böylece, 1960 yılında profesyonel oyunculuk hayatına adım atmış olan Gezen'in kariyeri, bu dönemden sonra hızlı bir yükselişe geçti.
Gezen, 1961 yılında, İstanbul Belediyesi Konservatuarı'nın açtığı sınavı kazanarak Tiyatro Bölümü'ne girdi ve eğitiminin yanı sıra burada sahnelenen oyunlarda rol almaya başladı. Ertesi yıl, yönetmenliğini Yılmaz Atadeniz'in yaptığı "Yedi Kocalı Hürmüz" filmi ile ilk defa kamera önüne geçti. Sonrasında, 1963 yılında, Muammer Karaca ve Münir Özkul tiyatrolarında oyunculuğa devam ederek, kamudan özel sektör sahnelerine adım attı. Aynı yıllarda, şiirleri ve bazı amatör tiyatro oyunları çeşitli kültür-sanat dergilerinde yayımlandı.
1964 yılında askerlik görevini yerine getiren Gezen, bu dönemde oyun yazarlığına ağırlık verdi. 1966'da ise, Ulvi Uraz Tiyatrosu'nda rol almaya başladı. Aynı dönemde, "Denizciler Geliyor" adlı komedi filminde oynadı. Ertesi yıl, kendisi gibi oyuncu arkadaşlarıyla biraraya gelerek "Halk Oyuncuları" adlı bir oluşuma imza attı. Profesyonel oyunculuk yaşamının sekizinci yılında, 1968'de, ilk defa kendi adını taşıyan özel tiyatrosunu kurdu. Öte yandan da İstanbul Tiyatrosu'nda rol almaya devam etti. Aynı yıl, Güzin Hanım'la hayatını birleştirdi ve bu evlilikten iki yıl sonra Elif adını verdikleri bir kızı dünyaya geldi. 1969'da "Berduş" ve 1970 yılında da "Kara Gözlüm" adlı sinema filmlerinde rol alarak beyaz perdede boy gösterdi. Bu dönemde, Uğur Dündar ve Perran Kutman'la birlikte, izleyici tarafından çok büyük ilgiyle karşılanan televizyon programları hazırladı. Bu ilginin nedeni ise, ülkenin sosyal durumuna yönelik eleştirel bakış açısını, komedi unsurlarıyla birleştirerek işlemesiydi.
Hayat görüşü, tiyatro oyunculuğu, yaşamı ile ilgili birçok kitap kaleme almış olan Müjdat Gezen, ilk kitabını 1975 yılında yayımladı. Savaş Dinçel'le birlikte yazdığı, "Çizgilerle Nazım Hikmet" adlı kitap, dönemin çalkantılı siyasi ortamının, düşünce özgürlüğüne yönelik olumsuz yansımalarından nasibini aldı ve Gezen tutuklanarak cezaevine girdi. Ancak bu durum, onun yazmasına ve üretmesine engel olmadı. 1982'de, kendi yayınevini kurarak, yazdığı kitapları buradan yayımlamaya başladı. Bu dönemden başlayarak uzun yıllar, İstanbul Belediye Konservatuarı ile İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda öğretmenlik yaptı ve Türk Tiyatrosu derslerine girdi. Ayrıca, 1980 yılında, ünlü meddah üstadı İsmail Dümbüllü adına her yıl düzenli olarak verilecek bir tiyatro ödülü oluşturdu.
Yine 1982'de, o dönemler üniversitede öğretim görevlisi olan güldürü üstadı Kandemir Konduk'la biraraya gelerek, "Güldürü Üretim Merkezi"ni (GÜM) kurdu. Televizyon programlarından tiyatro sahnelerine, gazetelerin ve dergilerin güldürü sayfalarına kadar birçok alanda hizmet veren GÜM, bu faaliyetlerinin yanı sıra, birçok genç mizah yazarına da kapılarını açtı ve onların kariyerlerine önemli katkılarda bulundu. Aynı zamanda, Türkiye'nin gündemini belirleyen belli başlı birtakım gazetelerin de mizah sayfalarının koordinatörlüğünü yapan Gezen, 1981 ve 1983 yıllarında, çok beğenilen "Gırgıriye" adlı seri filmlerde rol aldı ve canlandırdığı "Darbukatör Baryam" tiplemesiyle hafızalara kazındı. 1984'de "Gülümseyen Dünya" ve 1986'da "Kobay" adlı filmlerin çekimi için bu defa kamera arkasına da geçen usta oyuncu, sinema çevrelerinin görüşüyle paralel bir şekilde, kendini yönetmenlik konusunda başarılı bulmadı. Kısa süren ilk evliliğinin ardından Gezen, 1988'de ikinci kez Leyla Turgut'la nikah masasına oturdu
1991 yılına gelindiğinde, tüm malvarlığını satmasının yanı sıra, büyük bir borç yükünün altına girerek, İstanbul Kadıköy'de satın aldığı eski bir köşkü restore ettirerek "Müjdat Gezen Sanat Merkezi"ni (MSM) kurdu. Ekranlarda ve sahnelerde gördüğümüz birçok başarılı yeni yeteneği bünyesinden çıkaran bu sanat merkezinin en güzel yanı, eğitimin ücretsiz olmasıydı. Ancak, o dönemlerde ücretsiz okul açmak yasak olduğu için, bu teşebbüsü nedenyile Gezen, iki yıl boyunca hapis cezasıyla yargılandıysa da sonunda beraat etti ve okul da ücretsiz eğitim vermeyi sürdürdü. 1992 yılında, MSM bünyesinde "MSM Ormanı"nı kurarak, başarılı bir sosyal projeye daha imza attı. Sanat yaşamı boyunca "Hamlet"i canlandırmak istemiş olan oyuncu, rol aldığı üç oyunda da figüranlıkla yetinmek zorunda kalsa da, 1995'de kaleme aldığı "Hamlet Efendi" oyunuyla ödüle layık görüldü ve bu oyun Devlet Tiyatroları'nda sahnelendi.
1996 ile 1998 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde mizah yazıları ve fıkralar yazan Gezen, 1997 yılında ise, Devlet Tiyatroları'nda oyun yönetmenliği yaptı. Bu dönemde yönettiği oyunlardan "Babam", ödüllendirildi. 1998 yılına gelindiğinde, yine oldukça yüklü bir maddi külfet altına girerek, ilk defa kendi adıyla özel bir tiyatro kurma hayaline kavuştu. 2000 yılında, "Bir Milyara Bir Çocuk", "Gerçek Niyazi" ve 2001'de "Hırsız" gibi televizyon yapımlarında rol aldı. Aynı yıl, yine MSM bünyesinde, eski sinema ve tiyatro emektarlarının geri kalan hayatlarını daha sağlıklı ve huzurlu bir ortamda geçirmesi amacıyla bir huzurevi açtı. 2002'de, "Abdülhamit Düşerken" ve "Papatya ile Karabiber" adlı sinema yapımlarında yer alan Gezen, büyük beğeni toplayan "Cennet Mahallesi" adlı komedi dizisinde de, "Darbukatör Baryam" tiplemesini anımsatan "Yunus Baba" karakteriyle ekranlarda göründü.
Yaklaşık 50 yıllık sanat hayatı boyunca, yüz kadar sinema filminde, elli civarında tiyatro oyunuyla binden fazla radyo ve TV skecinde yer alan Müjdat Gezen, görsel sanatların yanı sıra, yazın çalışmalarıyla da gündeme gelmiş ve 38 tane kitap kaleme almıştır. Bu kitapların dokuzu üniveristelerde yardımcı ders kitabı olarak okutulmaktadır. Özellikle Aziz Nesin'i anlattığı "Ç.Arkadaşım Aziz Nesin", "Ustalarım", "İkibuçuk Lira İçin", "Komikler Ağlamaz", "Eşeğin Karnındaki Elmas", "Bir Bulut Olsam", "Şiirim Geldi Bırakın Beni" (şiir kitabı), "Artiz Mektebi", "Oyunculuk Eğitimi", "Oyuncunun El Kitabı", "Galiba Ben Sanatçıyım" yazdığı kitaplardan bazılarıdır. "Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur / Müjdat Gezen Kitabı" da Halit Kıvanç tarafından kaleme alınmıştır. 25'in üzerinde tiyatro oyunu, 8 sinema filmi ve 5 TV dizisinin de yönetmenliğini üstlenmiştir. Aşırı derecede simetri, denge ve hastalık takıntısı vardır.
(**) http://www.biyografi.info/kisi/mujdat-gezen adresinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder